1 Kasım 2013 Cuma

Neyi Ne ile Nasıl Yemeli

 
Özellikle toplum olarak o kadar yanlış beslenmeye alışmışız ki, bu yanlış alışkanlıklarımızı değiştirmeye teşebbüs bile etmiyoruz.
 
Ülkemizde iki tip yemek yeme alışkalığı var. Birincisi yemek sofrasından iki saatte kalkamayan insanlarınki!  "Hadiii tatlılar da geldi!" Hah bir o eksikti, gelsin bakalım. "Oturun oturun daha meyve yiyeceğiz..." Eee sonra? Sonra gelsin uyuklama hali, gelsin gaz ve şişkinlik, gelsin kabızlık, gelsin nefes darlığı... Gelsin de gelsin. İkinci tip ise, hottiri yemek yeme tipi. Yemek genelde beş dakika içinde tüketilir, lokmalar bütün yutularak. Sonuç, aynı.
 
Hayatımızın kalanını sağlıklı bireyler olarak geçirmek istiyor muyuz? Bir kırk elli yıl sonrasını görmek istiyor muyuz? Şişkinliklerden kurtulmak? Kabızlık, ishal, mide yanmaları, aşırı kilo alımı, aşırı zayıflık... Gerçekten istiyorsanız yazımın devamını okuyun. Ha eğer bunu isteyip istemediğinizden emin değilseniz, yiyin gitsin. Can boğazdan gelir, gitti yer de belli zaten.
 
Gerçekten isteyen canım arkadaşlarım, kurtuluş mücadelemizi başlatmaya hazır mısınız? Yapmanız gereken şeyleri maddeler halinde sıralayacağım şimdi:


* Yemeğe salata veya çorba ile başlayın. Böylece midenizi bu hafif besinlerle kısmen doldurursunuz, ve aç gözlülüğünüz en aza iner.

* Midenize bir öğünde en fazla 3 su bardağı kadar besin göndermelisiniz. Porsiyonlarınızı buna göre belirleyin (1 bardak kadar salatanızı 1/2 bardak sayabilirsiniz) Midenin dolu hacmi boş hacminin 2/3 ü kadar olmalıdır ki sindirim işlemini layığı ile yapabilsin.

* Vücudunuzun bir biyolojik saati olduğunu hatırlayın ve 3 ana öğününüzün saatlerini belirleyin. Bu saatlerde +1 -1 oynama olması sorun yaratmaz. Bu saatin önemi şudur: Beyin, o saatte besin geleceğine alıştığı için sindirim işlemini o saatlerde başlatır ve daha aktif olur. Hazım kolaylığı sağlar.

* En önemli maddelerden biri de besin çeşitliliği. Bir öğünde 2 çeşit besin almaya gayretedin. Bu salata ile 3 çeşit olabilir. Yani, aynı anda, çorba, salata ve bir tabak yemek yiyebilirsiniz. Ama ek olarak bir tabak da farklı çeşit yemek yemek sindirimi zorlaştırır. Bırakın gereken enzim gerekeni az ve öz olarak sindirsin.

* Sindirimin ağzınızda başladığını unutmayın. Yapacağınız her fazladan çiğneme hareketi hazmı o denli kolaylaştırır. Pişmiş karbonhidratlar ağızda amilaz enzimi ile hidrolize olduğu için özellikle, ekmek, makarna ve pirinç gibi gıdaları ağzınızda kaybolana dek tutun.

* Aslında su sindirim için gerekli olsa da, midenin asidik ortamını seyrelttiği için yemekle birlikte fazla tüketilmemeli. Çünkü yalnız HCl (mide asidi) ile sindirilen besinlerin olduğunu unutmayın. Midenizin diğer 1 bardaklık bölümünü suya ayırın. Bu yardımcıdır. Daha fazlasını yemekten bir saat kadar sonra dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Yemekle birlikte bir bardak su dışında bir içecek tüketmenizi  "Ben tavsiye etmiyorum, besinlerle alınan fazla sıvılar mideyi yorar ve sindirimi zorlaştırır.".

*Özellikle brokoli, maksimum 3 dakika haşlanmalıdır. İmkan varsa tüm sebzelerin buharda haşlanması daha zengin beslenmenize olanak sağlar. Haftada 3 defadan fazla brokoli tüketmeyin.

Bu temel ve müthiş önemli bilgilerden sonra, neleri birlikte tüketip, neleri tüketmememiz hakkında bir fikir sahibi olalım.

Karbonhidratlar ve yağlar sindirildiğinde açığa çıkan monomerlerin emilimi için yine yağlar gereklidir. Yemeklerinizde çok az yağ kullanmayı bırakın. Ölçüsünde sıvıyağlar tercih edin. En faydalısı zeytinyağıdır. Yağda kavurma işlemini bırakın. Ya da çok kısa tutun. Zaten suda pişecektir besinler. Tereyağı da oldukça faydalıdır. Yemekleriniz suyu kaynarken bir tatlı kaşığı kadar ekleyebilirsiniz.

Meyve şekerinin yanına en çok yakışan şey yoğurttur. Tatlı kriziniz geldiğinde bir kase yoğurda iki çorba kaşığı pekmez katıp yiyebilirsiniz. Ya da ara öğünlerde açlığı dindirmesi için bir kase yoğurtla birlikte bir posalı meyve tüketebilirsiniz.

Yağlı tohumlar ve kuruyemişler son derece faydalı ve besleyici besinlerdir. Keten tohumu, fındık, ceviz, badem ve benzeri besinleri, kuru meyvelerle tüketirseniz, hem zengin vitamin ve minaralle donatılmış olursunuz, hem kalp sağlığınızı korursunuz, hem de beyninizin ihtiyacı olan saf glukozu sağlarsınız.

Nohut, mercimek ve fasülye gibi yüksek lifli gıdalarla pirinç tüketmenizde sakınca yoktur. Bu gıdaları pişirmeden en az 6 saat suda bekletmeye özen göstermeniz gerekiyor. Yoksa şişkinlik kaçınılmaz olur.

Zeytinyağlı sebze yemeklerini, tüm besin çeşitleri ile tüketebilirsiniz. Yalnız birini seçmeniz gerekiyor sadece. Örneğin bir porsiyon zeytinyağlı enginar ile bir porsiyon pilav, ya da üç adet köfte. Sebzeler, genellikle hazımsızlığa sebep olmazlar.



Mükemmel atıştırmalıklar:

* Bir avuç kuruyemiş (fındık, ceviz, badem vs. yalnız biri) ile bir tutam kuru üzüm veya 3 kuru kayısı, veya iki kuru incir.

* Bir kase yoğurt / bir çorba kaşığı keten tohumu + 1 çay kaşığı karabiber (mideniz sorunsuz ise)

* Bir adet posalı meyve ve bir kase yoğurt

* Bir kare bitter çikolata ve bir çay bardağı süt (çikolata ile süt daima birlikte tüketilmeli. metabolizma hızlandırıcı etki yapar. günde bir kare bitter yemek, diyetin parçası olabilir)


Sağlıklı yarınlar dilerim...

Yorumcuklarınızı bekliyorum :)





30 Ekim 2013 Çarşamba

Greyfurt Mucizesi

 Tam da zamanı yaklaşmışken greyfurt hakkında bilinçlenmenin vakti olduğunu düşünüyorum! Her ne kadar birçoğumuz için acı tadı dolayısıyla güçlükle tükettiğimiz bir meyve olsa da mucizevi etkilerini öğrendikten sonra hemen bir manava gidip greyfurt alacağınız kesin!

Özellikle Çernobil olayından sonra ve ne yazık ki gelişen teknoloji ile hayatımıza giren radyasyon, işlenmiş gıdalar, gdo içeren ürünler ile birlikte dehşet rakamlara varan kanser vakalarıyla karşı karşıyayız ülkemizde. Üstelik biz bu kötülüğü kendi çocuklarımıza da yapmaya devam ediyoruz, "Ekmeğini bitir, hadi yemek ye çikolata vereceğim..." gibi saçmalıklarımızla. Ekmek yemeli tabii çocuğunuz, ama ekmeği siz yapmalısınız; ya da bulabiliyorsanız gidin bir köy fırınından alın. Aksi takdirde bırakın çocuk hormon basılmış, genetiği değiştirilmiş buğday ürünlerini tüketmesin. Hele bir de içinde Palm yağı başta olmak üzere birçok zararlı madde içeren çikolatayı, hiç tüketmesin. Çocuğunuza damak tadını veren sizin ona öğrettiğiniz alışkanlıklar olmalı. Hiçbir çocuk, rahatsızlığı yoksa kilo almaz kendi kendine. Unutmayın. Ve geleceğin kanser hastalarını yaratmak yerine sağlıklı bireyler yetiştirmeye özen gösterin. Tabii önce değişime kendi vücudunuzdan başlayarak.

Bu can sıkıcı kısımdan sonra biraz da içimizi ferahlatalım, değil mi? İyi de nasıl olacak bu işler? Etraf binlerce sağlıksız ürün dolu iken özellikle. Bir çözümü yok mu acaba? Var. Hem de pembe turuncu bir çözümü var. GREYFURT!

Lycopene, lyminoids, naringin, naringenin... Nedir bunlar? Bunlar kanserin en büyük düşmanları! Özellikle lycopene, erkeklerde prostat kanserine karşı iyi bir koruyucu. Greyfurtun en iyi savaştığı ikinci kanser ise ağız kanseri...

Bu kadar mı? İçerdiği yüksek C vitamini ile bağışıklık güçlendirici ve yaraların çabuk iyileşmesini sağlayıcı etkiye sahip.

Yüksek lif kaynağı olduğundan posası ile yenmesi, bağırsak temizleyici ve sindirim kolaylaştırıcı olarak yardımımıza koşuyor.

Kandaki kötü kolesterolü düşürdüğü tespit edilmiş desem, herhalde herkes kalp rahatsızlıkları önleme konusunda ne kadar mucizevi bir meyve olduğunu da anlayacaktır. İçerdiği çözünür lifler sayesinde kötü kolesterolü düşürdüğü ispatlanmıştır.

Ayrıca enteresan bir bilgi daha var yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkmış olan... Vücudun nikotin istediğini baskılıyor. Yani canınız daha az sigara içmek istiyor.

O halde neden hala o mucizeye bir adım atmıyorsunuz? İster sıkıp suyunu için (günde 1 bardak), ister posası ile tüketin; ama bir an önce greyfurtu hayatınıza sokun. Çocuklarınız, ve geleceğiniz için.


29 Ekim 2013 Salı

Beynine Spor Yaptır Kilo Ver


 Merhaba Canlarım,
 
 İlk yazıcığımın konusunu seçene kadar bir hayli beynimi elektriklendirsem de, ümidi kestiğim bir anda çakıverdi bir ışık sol üst köşede!

Hepimizin varoluş sebebi, durduğunda küçük kıyametimizin koptuğu... Beynimiz... Her şey öylesine birbirine bağlı ki vücudumuzda, en ufak bir aksama -GÜM- güzide makinemize kısa devre yaptırabiliyor; lakin makinemizin en önemli parçası, beynimiz, o her şeyden üstün. Onun gücü her şeye yetiyor, çalıştığı sürece...

İnsan, beyninin %1-2 oranında bir kısmını kullanmakta, düşünsenize kalan parçayı! Ne müthiş bir organ ki sadece bu kadarlık bir kısmını kullanarak ne buluşlar, ne çığırlar yaratıyoruz. Onu kontrol edebildiğimiz sürece harikalar yaratabiliriz demek ki... O halde...

Neden beynimizi kullanıp vücudumuzu muhteşemleştirmeyelim? Eee, kolay mı? Evet, kolay.

Öncelikle yapmamız gereken, güzel ve seksi görünmek için kilo verip biçimlenmek değil. Düşünsenize, harika vücutlu bir aptalsınız! Sadece oyuncak olursunuz bazılarının elinde, hepsi bu.

Kilo vermek isterken beyni aç bırakmayın, beyninizin enerjiye ihtiyacı olduğunu unutmayın hiçbir zaman. Peki beyin ne ister? Beyin çok çalışmak ister, sürekli elektriklenmek ister. Bunun için de glukoz ister sizden. Glukoz nedir peki? Glukoz basit şeker sınıfına giren bir karbonhidrattır. Aslında diyetimize eklemekten kaçındığımız şey yani. Fakat tükettiğimiz kaynağa göre ve miktarina göre değişkenlik gösteren bir şey olduğundan öncelikle dikkat etmemiz gereken şey glukozu nereden aldığımızdır. Kanımızda şeker glukozun ta kendisidir. Meyvelerde bolca bulunmaktadır. Tabii ekmek makarna ve benzeri şeylerde de. Ancak sizin bir avuç kuru üzümden aldığınız saf glukoz ile bir dilim ekmekten aldığınız arasında, yağa dönüştürülebilirlik ve zengin vitamin mineral içeriği arasında dağlar kadar fark vardır.

Yani bir dilim ekmek sizi doyururken bir avuç kuru üzüm hem gereken enerjiyi beyninize sağlar hem de onun dışında almanız gereken onlarca faydalı vitamin ve minerali takviye etmenize yardımcı olur. Demek ki, enerji kaynaklarımızı iyi seçmemiz gerekiyormuş öncelikle.

İkinci ve belki de her şeyi değiştirebilecek güçteki şey ise, beyni kullanmaktır. Beyniniz hem aklınızın alamayacağı kadar muhteşem hem de bir o kadar saftır. Yani kolayca kandırabilirsiniz. Kendinize sürekli güzel olduğunuzu beyninizi sonuna dek kullanarak söyleyin. Gözleriniz kapalı minik adımlarla yürüyerek, aynaya bakarak. "ben sağlıklıyım! kendimi böyle beğeniyorum! ben vücudumdaki fazla yağları yakıyorum. Ben sürekli yağ yakıyorum." diye düşünerek, beyninizin emir vermesini sağlayarak bunu başarabileceğinize inanın. Bunu araştırmalar söylüyor. Beyninize yüklenin, korkmayın, bozulacak bir şey değil.

Sürekli beyninizi çalıştırın. Spor yaptırın beyninize. Etrafınızdaki eşyaları hafızanızda tutmaya çalışın mesela, para sayın, hesap yapın. Ve bunu yaparken arada bir yağ yaktığınızı hayal edin. Uzanın ve koşun hayalinizde. Koşun koşun, sonra bir nehre atlayın ve yüzün. O kadar yüzün ki, yorgunluktan bitkin düşün. Bunu yatmadan yarım saat evvel deneyin. Sonra kalkın ve bir bardak suya bi-iki damla limon ve bir iki ezilmiş karanfil atıp için. Ve uyuyun.

Beyninizi kullanın. Şaşırtın kendinizi.

Merhaba!

Instagram'daki "vucuduna_iyi_bak" hesabımdaki biricik takipçilerimin ilgisi ile sonunda blogumu açmış bulunuyorum! Hastanedeki stajların yoğunluğuna rağmen elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Hepinizi öpüyorum!